Yıl içerisinde hangi yarışları koşsam
diye düşünürken Muazzez Özçelik bana İstria Ultra Maratonundan bahsetti. Yarışmanın sitesine girip inceleme yaptıktan
sonra 100 mil, 110 km, 69 km ve 42 km’lik dört farklı yarış kategorisinin
olduğunu gördüm. Muazzez, Dilek ve İsmail’in koşacağı 110 km’lik parkurda
koşmaya karar verdim.
Yarışmanın eğim grafiği |
Yılın ilk aylarını hazırlık süresiyle
geçirdikten sonra Trabzon Yarı Maratonu ile yarış sezonunu açtım. Sırayla, Runatolia
ve Nashira Ultra Maratonu’nu koştum. Dönüp, arkama baktığımda İstria Ultra Maratonu
kırk gün içerisinde koşacağım üçüncü yarış olacaktı. Bunun yanı sıra ITRA puan
sistemini incelediğimde, koştuğum ultra maraton yarışlarının çoğunun XL yarış
olduğunu fark ettim. Istria’da 110 km koşarsam yeni bir XL yarış koşmuş olacaktım.
Gerek kırk gün içerisinde üçüncü yarışı koşacak olmam gerekse ITRA puan
sisteminden dolayı, yarışa bir hafta kala 110 km’lik etaptan 69 km’lik etaba
geçme kararı aldım. Bizden başka Hırvatistan’da tanıştığım Aslı ve Ayçag’da 42
km yarışında koşacaklardı.
Kaldığımız Otel |
İstria bölgesi, Slovenya sınırına
yakın olduğu için Lubyana’ya gidip araba kiralayarak yarış bölgesine gitmeye
karar verdik. Duygusal sebeplerden dolayı ekipten bir gün önce Çarşamba günü
Lubyana’ya uçtum. Geceyi havaalanına yakın bir hotelde geçirdikten sonra, sabah
ekibi karşılamak için havaalanına gittim. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber bizi
bir sürpriz bekliyordu! Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yaptığımız plana
göre, Perşembe günü Lubyana’yı gezip daha sonra yarışın başlayacağı Umag’a gidecektik.
Yağmurla beraber, bu planı yarış sonrasına bırakıp Umag yolculuğuna başladık.
Arabada “ Umag’da yağmur yağmıyordur, bu yağmur birazdan durur” gibi
muhabbetler dönse de Umag’a vardığımızda orada da yağmur yağıyordu. Kalacak yer
olarak 2+1 ev kiraladık. Daha önce katıldığımız yarışlardaki tecrübelerimize
istinaden buna karar verdik. Çünkü yarış öncesi beslenmemizi bu şekilde daha
iyi ayarlayabiliyorduk. Türkiye’den götürdüğümüz malzemelerle istediğimiz
yemeği de yeme şansımız oldu. Vermiş olduğumuz kararın ne kadar doğru olduğunu
Umag’a varınca daha iyi anladık. Umag turistik bir yer olduğu için ve turizm
sezonu açılmadığından restaurantların çoğu kapalıydı.
Parkurdan Görünüm |
Malzemelerimizi yerleştirdikten sonra
yarış kitlerimizi almak için fuar bölgesine gittik. Fuarın başlangıç günü Cuma
olduğundan bir çok stand boştu. Yarışma kitlerimizi aldıktan sonra kaldığımız
yere dönüp dinlenmeye geçtik. Cuma sabahı kahvaltıdan sonra tekrar fuar alanına
gittik. Standların tamamı doluydu. Kapadokya Ultra Trail standında Koray’ı
ziyaret edip kaldığımız yere geri döndük. 110 km yarışı Cuma gece başlayacaktı.
Ekip, son hazırlıklarını yaptıktan sonra onları uğurlamak için fuar alanına
geri döndük. 100 mil yarışı, Cuma 14:00’de, 110 km yarışı o gece 00:00’da, 69
km yarışı Cumartesi sabah 09:00’da ve 42 km yarışı ise 12:00’de başlayacaktı.
Aslı ve Ayçağ ile birlikte ekibi uğurladıktan sonra son hazırlıkları yapmak ve
dinlenmek için kaldığımız yere döndük.
Cumartesi sabah erken uyandım. Dilek,
beni aradı ve “bileğini burktuğu için yarışı terk ettiğini “ söyledi. Kahvaltı
yaptıktan sonra yarış bölgesine gitmek için fuar alanına gittim. Saat 07:00’de
otobüslere binip Buzet’e doğru harekete geçtik. Saat 8 gibi start alanındaydık.
Buzet, 100 mil ve 110 km koşan koşucuların kontrol noktasıydı. Buradan geçen
yarışmacıları alkışlayarak start saatini bekledim.
Ve Yarış Başladı |
Saatler 09:00’u gösterirken yarış
başladı. Yarışın başlamasıyla öne çıktım. Yarışın 1. km’si asfalt ve yokuş
aşağıydı. Sonrasında ise dik bir yokuş vardı. Çıkışın ortasına kadar birinci
sıradaydım. Çıkışın ortasında bacaklarım
yanmaya başladı ve yavaşladım. Yavaşlayınca arkadan gelenler beni geçerek gittiler.
Yokuşun bitmesiyle beraber iniş başladı. İnişle beraber kendime geldim. İkinci
yokuşla beraber ön grubu yakaladım. Birinci kontrol noktasından, öndeki grubun
1 dakika arkasından geçtim.
Birinci kontrol noktası ile ikinci
kontrol noktası arası yaklaşık 6 km idi ve bunun ilk kısmı yokuş aşağıydı.
İkinci kontrol noktasından 1 km sonra tekrar yokuş başlıyordu. Yokuş öncesi
grubu yakalamak için kontrol noktasından göğüs numaramı söyleyip hızlı bir
şekilde geçtim. Parkur çok virajlı olduğu için birçok yerde 100 metre
önünüzdeki koşucuyu görme şansınız olmuyordu. Yokuş aşağı hızlı bir şekilde
indiğim için sola dönüşü kaçırdım. Yaklaşık 200 metre sonra işaret göremeyince
bir terslik olduğunu anladım. Suunto saatime yarıştan önce rotayı yüklemiştim.
Saatten rotayı açınca rotadan çıktığımı fark ettim. Dönüş yerine gelince “Dönüş
işaretini nasıl göremedim diye” kendi kendime kızdım. Dönüş noktasını kaçırdığım
için motivasyonum düştü ve bir anda gücümün bittiğimi hissettim. Bir sonraki kontrol
noktasına kadar bu şekilde koştum.
Dönüşü kaçırınca bir kaç koşucuya daha
geçildim. İkinci kontrol noktasında gelmeden kaybolduğum zaman beni geçen koşucuları
geçtim. İkinci kontrol noktasında, 100 mil koşan koşucularıyla birleştik.
Önümde bir sürü koşan vardı. Koşanların 100 mil mi, 69 km mi koştuklarını
yanlarında geçerken anlayabildim. 27. km’deki kontrol noktasına geldiğimde, oturup
bir şeyler yedim. Durup, düşünmeye başladım. “ öyle ya da böyle bu yarış bir
şekilde bitecek, o zaman biran önce bitirmeliyim” dedim kendi kendime. Kontrol
noktasından çıkarken beşinci olduğumu öğrendim. Kendime, ilk hedef olarak
dördüncüyü yakalamayı koydum. Kontrol noktasında bir şeyler yemek ve biraz nefeslenmek
gücümü yerine getirmişti. Bir sonraki kontrol noktası yaklaşık 10 km sonraydı. Yol,
iniş ve çıkışlardan oluşuyordu. Bu kontrol noktasıyla beraber 110 km koşanlar
ile beraber aynı parkurda koşmaya başladık. Koşarken sürekli birilerini geçtim.
Parkurda birilerini gördükçe motivasyonum da arttı. Kapsama alanıma birileri
girince acaba dördüncüyü mü yakaladım diye düşündüm ama yanlarında geçerken
dördüncü olmadığını fark ettim.Yeni Hedef |
Saatler ilerledikçe güneş etkisini
göstermeye başladı ve su tüketimim arttı. Üçüncü kontrol noktasına girerken
dördüncünün kontrol noktasından çıktığını gördüm. Kontrol noktasında çantama su
koymayı düşünüyordum fakat dördüncüyü görünce planım bir anda değişti. Kontrol
noktasından elime birkaç dilim portakal ve limon aldıktan sonra çıktım.
Yaklaşık 1 km sonra dördüncüyü yakalayıp geçtim. Üçüncünün yakınlarda bir
yerlerde olabileceği düşüncesi motivasyonumu artırdı. Bu motivasyon ile tempolu
koşmaya başladım. Fakat beni bekleyen bir sürpriz vardı. 40. km’de suyum bitti.
27.km’deki kontrol noktasında suyumu doldurmuştum. Demek ki sıcaklıkla birlikte
düşündüğümden fazla su tüketmiştim. Bir sonraki kontrol noktasının 45. km’de
olduğunu biliyordum. Yol kitabına bakınca noktanın 47. km’de olduğunu fark
ettim. Suyum bitmişti ve önümde koşmam gereken 7 km’lik bir mesafe vardı. 1 km
boyunca “yoldaki su birikintilerinden su içsem mi?” diye düşündüm. Yağmur, daha
iki gün önce yağmıştı. Su birikintilerinin kirlenmediğini fark ettim.
Çantamdaki su şişesini çıkartıp su birikintisine daldırıp bir bardak su içtim.
İçtiğim su beni 2 km götürdü. Bu esnada parkurda koşanları görsem de, acaba
yanlış anlaşılır mıyım diye hiç birinden su isteyemedim. 1 km sonra organizasyon
görevlilerini gördüm. Yanlarında su olup olmadığı sordum. Verdikleri cevap “evet”
olunca mutlu oldum. Elindeki su şişesinde çok az su vardı. Su doldurmaya gittiğinde masada kola gördüm.
2.5 lt’lik kola şişesinin dibinde biraz kola vardı. Kola şişesi elime alıp içecekken
masadaki görevli içindekinin kola değil viski olduğunu söyledi.
Kola hayalimde
bu şekilde suya düştü. Çantama su doldurduktan sonra tekrar koşmaya başladım.
46.km’de 100 mil kadınlar üçüncüsünü yakaladım. Yanından geçerken dönüş
noktasını kaçırdım. Yanlış yola gittiğimi uyarmadı. Yaklaşık 100 metre sonra
işaretleri göremeyince yanlış yola gittiğimi anladım. Saatime baktığımda rotaya
paralel gittiğimi fark ettim. Arkamdaki kadın sporcu gelmeyince geri dönüp
doğru patikaya girdim. Kısa bir süre sonra benim yanlış girdiğim patikayla yol
birleşti. Aslında paralel giden patikadan koşsaydım aynı noktaya çıkacaktım ama
işaretleri takip etmek her zaman esas olduğu için doğru yola döndüm. 47.km’deki
kontrol noktası, 42 km yarışının başlangıç noktasıydı. Kontrol noktasından
geçerken yarışın başlamasına az kalmıştı. Bu yüzden dolayı yarışa başlayacakları
görmeyi umuyordum fakat kimseyi göremedim. Kontrol noktasına vardığımda yarışın
üçüncüsü oradaydı, beni görünce hemen çıktı.
Bu sefer, bir önceki kontrol
noktasında yapmış olduğum hatayı yapmamaya karar verdim. Çantama su
doldurduktan sonra kontrol noktasında kola içip peynir, ekmek yedim. Noktadan
çıkarken yanıma elma ve portakal aldım. Üçüncü artık yakınlardaydı ve yakalamam
an meselesi diye düşünmeye başladım. Ama üçüncüyü ancak 54. km’de
yakalayabildim. Aramızda 50 metre fark kaldığında her iki ayağıma kramp girmeye
başladı. Kendi kendime “ şimdi bunun zamanı mı?” dedim. Tam rakibimi yakalamışken
karşıma kramp çıkmıştı. Daha önce olsa rölanti bir şekilde koşup bitiş noktasına
ulaşmayı hedefleyecektim ama yarışı bu noktaya getirdikten sonra geri adım
atmak olmazdı. Üçüncüyü yakaladığımdan kendimden emin bir şekilde “Andi
merhaba” dedim. 12. km’de kaybolduğumda, kendisi ile ikinci kontrol noktasına
kadar beraber koşmuş ve Slovenyalı olan Andi ile tanışmıştık. Bana “Mahmut Merhaba”
diye cevap verdi. “Nasılsın?” dedim “İyiyim ama senin durumun daha iyi “ deyip
geçmeme izin verdi. Andi’nin yanından geçtikten sonra tempomu biraz daha
arttırdım çünkü bu kısım rakibin psikolojisini bozmak için çok önemliydi. Her
iki ayağıma birden kramp girdiğini bilse,bu kadar kolay bir şekilde geçilir
miydi acaba? 56. kontrol noktasına gelmeden, yaklaşık 700 metrelik bir çıkış
vardı. Çıkışta hafif hafif kramplar girse de burası fark artırmak için güzel
bir noktaydı. Çünkü yarışın geri kalan kısmı tatlı bir inişle beraber genelde
düzdü. Yokuşu hiç yürümeden kontrol noktasına kadar koştum. Kontrol noktasından
yanıma elma, portakal ve incir alarak oyalanmadan çıktım. Kontrol noktasından
sonra asfaltan 1 km yokuş aşağı indik.
Asfaltan yokuş aşağı inmek krampım daha
da arttırdı ve koşarken baya zorlandım. Ama durup esnetme yapmak istemedim.
Patikanın girişine kadar tempomu biraz düşürüp koşmaya devam ettim. Patikaya girer
girmez durup bir dakika esnetme yaptım ve kendimi daha iyi hissettim. İnce
patikada tempomu sabitleyerek koşmaya devam ettim. Koşarken 100 mil ve 110 km
koşanları selam verip geçtim. Son 9 km’ye girdiğimde taşa takılıp düştüm. Yere
düştüğümde her iki bacağıma da kramp girdi. Bir dakika yerde kaldım. Bir dakika
sonra doğrulup, zorla ayağa kalktım. İkinciyi yakalama ümidi ve dördüncüye
yakalanmama çabasıyla kilometreler ilerlemeye devam etti. Son 1 kilometreye
girdiğimde yanıma biri geldi. Tempomu artırmaya başladığımda “merak etme ben 42
km koşuyorum arkadaki yaklaşık 5 dakika geride” dedi. Beraber şehre girdik.
Organizasyonda görevli olanlar bizi bitiş noktasına doğru yönlendirdi. Son
metrelere girerken büyük bir kalabalık vardı. Çantamdaki bayrağımı çıkartıp
bitiş noktasından alkışlar eşliğinde geçtim. Bitiş noktasında Koray beni
bekliyordu. Koray’ı görünce mutlu oldum. Tanıdık birinin bitiş noktasında
beklemesi güzel bir duygu. Birlikte fotoğraf çektikten sonra bir şey yemek için
yemek çadırına gittim. Yarışı bitirmenin mutluluğu ile görevlilerle muhabbet
edip bir şeyler yedim. Koray sağ olsun elinden geldiğince bitiş noktasında bana
yardım etti. Neredeyse tüm enerjimi bitirmiş bir şekilde bitiş noktasından
geçmiştim.
Bir yarış daha sonra ermişti. Yarışın
büyük bir kısmından keyif aldım. İniş ve çıkışları çok olan teknik bir
parkurdu. Parkurun yüzde doksan beşi patikaydı. Patika olan kısımların büyük
bir bölümü ise ince patikaydı. Yani sadece bir kişinin koşabileceği kadar
genişti. Yarış boyunca, yarışma harici birçok kişiyle karşılaştım. İnsanlar
bisikletlerini alıp kendilerini doğaya bırakmıştı. Bizim koşmakta zorlandığımız
ince patikalarda onlar bisiklete biniyordu. Parkurda bir çok tarihi köyden
geçtik. Kontrol noktalarının biri hariç hepsi köylerdeydi. Geçtiğimiz köylerde
tarihin izleri duruyordu. Ama yarışta olduğum için bu tarihin keyfini çıkartma
şansım maalesef yoktu. Yarışın eğim
grafiğine baktığımızda çıkış noktası olan her yerde tarihi bir köy vardı.
Tarihi köylerden indikten sonra tepede başka bir köy görünüyordu. Bir sonraki
kontrol noktası tepedeki köy deyip kendimi motive etmeye çalıştım. Ben iki kere
rotadan çıksam da parkurun işaretlemesi kusursuzdu. Her 10 veya 15 metrede
işaret vardı. Dönüş noktaları özellikle belirtilmişti. Kontrol noktalarındaki
masalardaki yiyecekler çok çeşitliydi hatta vejetaryan masası bile vardı.
Masalardaki görevliler sıcakkanlı ve güler yüzlüydü. Ellerinden geldiğince
yardımcı olmaya çalıştılar. Önümüzdeki yıllarda, yurtdışında yarış koşmayı
düşünen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Organizasyon emeği geçen
herkese teşekkür ederim. Suunto gözüyle yarış kaydım.
Bir macera daha sonra erdi. Yeni
maceralarda görüşmek dileğiyle…
Hocam müthişsin benim ilham kaynağım bakiye hocamdan sonra siz siniz arkanızdan alper aykut elena geliyor yazılarınızı okuyorum sanki ben kosuyor gibiyim gitmeden parkuru tanıyor gibiyim yani bugün işaretler olmasa yazınız ile bu parkuru koşa bilirim takip etmeye devam edicem.guzel rapor icin tesekkürler
YanıtlaSilHocam müthişsin benim ilham kaynağım bakiye hocamdan sonra siz siniz arkanızdan alper aykut elena geliyor yazılarınızı okuyorum sanki ben kosuyor gibiyim gitmeden parkuru tanıyor gibiyim yani bugün işaretler olmasa yazınız ile bu parkuru koşa bilirim takip etmeye devam edicem.guzel rapor icin tesekkürler
YanıtlaSilTebrikler Mahmut, çok güzel yarış çıkartmışsın :)
YanıtlaSilTesekkürler :)
YanıtlaSilTebrikler Şampiyon..
YanıtlaSilSaol abi..
YanıtlaSilTebrikler kardeşim
YanıtlaSilTebrikler kardeşim
YanıtlaSilTebrikler komutanım
YanıtlaSilTebrikler komutanım
YanıtlaSil