Kalahari

Kalahari
Kalahari Augrabies Extreme Maraton-2014

1 Mayıs 2016 Pazar

Tarih içinde yolculuk-İstria Ultra Maratonu 2016

Yıl içerisinde hangi yarışları koşsam diye düşünürken Muazzez Özçelik bana İstria Ultra Maratonundan bahsetti.  Yarışmanın sitesine girip inceleme yaptıktan sonra 100 mil, 110 km, 69 km ve 42 km’lik dört farklı yarış kategorisinin olduğunu gördüm. Muazzez, Dilek ve İsmail’in koşacağı 110 km’lik parkurda koşmaya karar verdim.

Yarışmanın eğim grafiği
Yılın ilk aylarını hazırlık süresiyle geçirdikten sonra Trabzon Yarı Maratonu ile yarış sezonunu açtım. Sırayla, Runatolia ve Nashira Ultra Maratonu’nu koştum. Dönüp, arkama baktığımda İstria Ultra Maratonu kırk gün içerisinde koşacağım üçüncü yarış olacaktı. Bunun yanı sıra ITRA puan sistemini incelediğimde, koştuğum ultra maraton yarışlarının çoğunun XL yarış olduğunu fark ettim. Istria’da 110 km koşarsam yeni bir XL yarış koşmuş olacaktım. Gerek kırk gün içerisinde üçüncü yarışı koşacak olmam gerekse ITRA puan sisteminden dolayı, yarışa bir hafta kala 110 km’lik etaptan 69 km’lik etaba geçme kararı aldım. Bizden başka Hırvatistan’da tanıştığım Aslı ve Ayçag’da 42 km yarışında koşacaklardı.
Kaldığımız Otel

İstria bölgesi, Slovenya sınırına yakın olduğu için Lubyana’ya gidip araba kiralayarak yarış bölgesine gitmeye karar verdik. Duygusal sebeplerden dolayı ekipten bir gün önce Çarşamba günü Lubyana’ya uçtum. Geceyi havaalanına yakın bir hotelde geçirdikten sonra, sabah ekibi karşılamak için havaalanına gittim. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber bizi bir sürpriz bekliyordu! Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yaptığımız plana göre, Perşembe günü Lubyana’yı gezip daha sonra yarışın başlayacağı Umag’a gidecektik. Yağmurla beraber, bu planı yarış sonrasına bırakıp Umag yolculuğuna başladık. Arabada “ Umag’da yağmur yağmıyordur, bu yağmur birazdan durur” gibi muhabbetler dönse de Umag’a vardığımızda orada da yağmur yağıyordu. Kalacak yer olarak 2+1 ev kiraladık. Daha önce katıldığımız yarışlardaki tecrübelerimize istinaden buna karar verdik. Çünkü yarış öncesi beslenmemizi bu şekilde daha iyi ayarlayabiliyorduk. Türkiye’den götürdüğümüz malzemelerle istediğimiz yemeği de yeme şansımız oldu. Vermiş olduğumuz kararın ne kadar doğru olduğunu Umag’a varınca daha iyi anladık. Umag turistik bir yer olduğu için ve turizm sezonu açılmadığından restaurantların çoğu kapalıydı.

Parkurdan Görünüm
Malzemelerimizi yerleştirdikten sonra yarış kitlerimizi almak için fuar bölgesine gittik. Fuarın başlangıç günü Cuma olduğundan bir çok stand boştu. Yarışma kitlerimizi aldıktan sonra kaldığımız yere dönüp dinlenmeye geçtik. Cuma sabahı kahvaltıdan sonra tekrar fuar alanına gittik. Standların tamamı doluydu. Kapadokya Ultra Trail standında Koray’ı ziyaret edip kaldığımız yere geri döndük. 110 km yarışı Cuma gece başlayacaktı. Ekip, son hazırlıklarını yaptıktan sonra onları uğurlamak için fuar alanına geri döndük. 100 mil yarışı, Cuma 14:00’de, 110 km yarışı o gece 00:00’da, 69 km yarışı Cumartesi sabah 09:00’da ve 42 km yarışı ise 12:00’de başlayacaktı. Aslı ve Ayçağ ile birlikte ekibi uğurladıktan sonra son hazırlıkları yapmak ve dinlenmek için kaldığımız yere döndük.
Cumartesi sabah erken uyandım. Dilek, beni aradı ve “bileğini burktuğu için yarışı terk ettiğini “ söyledi. Kahvaltı yaptıktan sonra yarış bölgesine gitmek için fuar alanına gittim. Saat 07:00’de otobüslere binip Buzet’e doğru harekete geçtik. Saat 8 gibi start alanındaydık. Buzet, 100 mil ve 110 km koşan koşucuların kontrol noktasıydı. Buradan geçen yarışmacıları alkışlayarak start saatini bekledim. 
Ve Yarış Başladı

Saatler 09:00’u gösterirken yarış başladı. Yarışın başlamasıyla öne çıktım. Yarışın 1. km’si asfalt ve yokuş aşağıydı. Sonrasında ise dik bir yokuş vardı. Çıkışın ortasına kadar birinci sıradaydım.  Çıkışın ortasında bacaklarım yanmaya başladı ve yavaşladım. Yavaşlayınca arkadan gelenler beni geçerek gittiler. Yokuşun bitmesiyle beraber iniş başladı. İnişle beraber kendime geldim. İkinci yokuşla beraber ön grubu yakaladım. Birinci kontrol noktasından, öndeki grubun 1 dakika arkasından geçtim.

Birinci kontrol noktası ile ikinci kontrol noktası arası yaklaşık 6 km idi ve bunun ilk kısmı yokuş aşağıydı. İkinci kontrol noktasından 1 km sonra tekrar yokuş başlıyordu. Yokuş öncesi grubu yakalamak için kontrol noktasından göğüs numaramı söyleyip hızlı bir şekilde geçtim. Parkur çok virajlı olduğu için birçok yerde 100 metre önünüzdeki koşucuyu görme şansınız olmuyordu. Yokuş aşağı hızlı bir şekilde indiğim için sola dönüşü kaçırdım. Yaklaşık 200 metre sonra işaret göremeyince bir terslik olduğunu anladım. Suunto saatime yarıştan önce rotayı yüklemiştim. Saatten rotayı açınca rotadan çıktığımı fark ettim. Dönüş yerine gelince “Dönüş işaretini nasıl göremedim diye” kendi kendime kızdım. Dönüş noktasını kaçırdığım için motivasyonum düştü ve bir anda gücümün bittiğimi hissettim. Bir sonraki kontrol noktasına kadar bu şekilde koştum.
Dönüşü kaçırınca bir kaç koşucuya daha geçildim. İkinci kontrol noktasında gelmeden kaybolduğum zaman beni geçen koşucuları geçtim. İkinci kontrol noktasında, 100 mil koşan koşucularıyla birleştik. Önümde bir sürü koşan vardı. Koşanların 100 mil mi, 69 km mi koştuklarını yanlarında geçerken anlayabildim. 27. km’deki kontrol noktasına geldiğimde, oturup bir şeyler yedim. Durup, düşünmeye başladım. “ öyle ya da böyle bu yarış bir şekilde bitecek, o zaman biran önce bitirmeliyim” dedim kendi kendime. Kontrol noktasından çıkarken beşinci olduğumu öğrendim. Kendime, ilk hedef olarak dördüncüyü yakalamayı koydum. Kontrol noktasında bir şeyler yemek ve biraz nefeslenmek gücümü yerine getirmişti. Bir sonraki kontrol noktası yaklaşık 10 km sonraydı. Yol, iniş ve çıkışlardan oluşuyordu. Bu kontrol noktasıyla beraber 110 km koşanlar ile beraber aynı parkurda koşmaya başladık. Koşarken sürekli birilerini geçtim. Parkurda birilerini gördükçe motivasyonum da arttı. Kapsama alanıma birileri girince acaba dördüncüyü mü yakaladım diye düşündüm ama yanlarında geçerken dördüncü olmadığını fark ettim.


Yeni Hedef
Saatler ilerledikçe güneş etkisini göstermeye başladı ve su tüketimim arttı. Üçüncü kontrol noktasına girerken dördüncünün kontrol noktasından çıktığını gördüm. Kontrol noktasında çantama su koymayı düşünüyordum fakat dördüncüyü görünce planım bir anda değişti. Kontrol noktasından elime birkaç dilim portakal ve limon aldıktan sonra çıktım. Yaklaşık 1 km sonra dördüncüyü yakalayıp geçtim. Üçüncünün yakınlarda bir yerlerde olabileceği düşüncesi motivasyonumu artırdı. Bu motivasyon ile tempolu koşmaya başladım. Fakat beni bekleyen bir sürpriz vardı. 40. km’de suyum bitti. 27.km’deki kontrol noktasında suyumu doldurmuştum. Demek ki sıcaklıkla birlikte düşündüğümden fazla su tüketmiştim. Bir sonraki kontrol noktasının 45. km’de olduğunu biliyordum. Yol kitabına bakınca noktanın 47. km’de olduğunu fark ettim. Suyum bitmişti ve önümde koşmam gereken 7 km’lik bir mesafe vardı. 1 km boyunca “yoldaki su birikintilerinden su içsem mi?” diye düşündüm. Yağmur, daha iki gün önce yağmıştı. Su birikintilerinin kirlenmediğini fark ettim. Çantamdaki su şişesini çıkartıp su birikintisine daldırıp bir bardak su içtim. İçtiğim su beni 2 km götürdü. Bu esnada parkurda koşanları görsem de, acaba yanlış anlaşılır mıyım diye hiç birinden su isteyemedim. 1 km sonra organizasyon görevlilerini gördüm. Yanlarında su olup olmadığı sordum. Verdikleri cevap “evet” olunca mutlu oldum. Elindeki su şişesinde çok az su vardı.  Su doldurmaya gittiğinde masada kola gördüm. 2.5 lt’lik kola şişesinin dibinde biraz kola vardı. Kola şişesi elime alıp içecekken masadaki görevli içindekinin kola değil viski olduğunu söyledi. 


Kola hayalimde bu şekilde suya düştü. Çantama su doldurduktan sonra tekrar koşmaya başladım. 46.km’de 100 mil kadınlar üçüncüsünü yakaladım. Yanından geçerken dönüş noktasını kaçırdım. Yanlış yola gittiğimi uyarmadı. Yaklaşık 100 metre sonra işaretleri göremeyince yanlış yola gittiğimi anladım. Saatime baktığımda rotaya paralel gittiğimi fark ettim. Arkamdaki kadın sporcu gelmeyince geri dönüp doğru patikaya girdim. Kısa bir süre sonra benim yanlış girdiğim patikayla yol birleşti. Aslında paralel giden patikadan koşsaydım aynı noktaya çıkacaktım ama işaretleri takip etmek her zaman esas olduğu için doğru yola döndüm. 47.km’deki kontrol noktası, 42 km yarışının başlangıç noktasıydı. Kontrol noktasından geçerken yarışın başlamasına az kalmıştı. Bu yüzden dolayı yarışa başlayacakları görmeyi umuyordum fakat kimseyi göremedim. Kontrol noktasına vardığımda yarışın üçüncüsü oradaydı, beni görünce hemen çıktı.
Bu sefer, bir önceki kontrol noktasında yapmış olduğum hatayı yapmamaya karar verdim. Çantama su doldurduktan sonra kontrol noktasında kola içip peynir, ekmek yedim. Noktadan çıkarken yanıma elma ve portakal aldım. Üçüncü artık yakınlardaydı ve yakalamam an meselesi diye düşünmeye başladım. Ama üçüncüyü ancak 54. km’de yakalayabildim. Aramızda 50 metre fark kaldığında her iki ayağıma kramp girmeye başladı. Kendi kendime “ şimdi bunun zamanı mı?” dedim. Tam rakibimi yakalamışken karşıma kramp çıkmıştı. Daha önce olsa rölanti bir şekilde koşup bitiş noktasına ulaşmayı hedefleyecektim ama yarışı bu noktaya getirdikten sonra geri adım atmak olmazdı. Üçüncüyü yakaladığımdan kendimden emin bir şekilde “Andi merhaba” dedim. 12. km’de kaybolduğumda, kendisi ile ikinci kontrol noktasına kadar beraber koşmuş ve Slovenyalı olan Andi ile tanışmıştık. Bana “Mahmut Merhaba” diye cevap verdi. “Nasılsın?” dedim “İyiyim ama senin durumun daha iyi “ deyip geçmeme izin verdi. Andi’nin yanından geçtikten sonra tempomu biraz daha arttırdım çünkü bu kısım rakibin psikolojisini bozmak için çok önemliydi. Her iki ayağıma birden kramp girdiğini bilse,bu kadar kolay bir şekilde geçilir miydi acaba? 56. kontrol noktasına gelmeden, yaklaşık 700 metrelik bir çıkış vardı. Çıkışta hafif hafif kramplar girse de burası fark artırmak için güzel bir noktaydı. Çünkü yarışın geri kalan kısmı tatlı bir inişle beraber genelde düzdü. Yokuşu hiç yürümeden kontrol noktasına kadar koştum. Kontrol noktasından yanıma elma, portakal ve incir alarak oyalanmadan çıktım. Kontrol noktasından sonra asfaltan 1 km yokuş aşağı indik. 
Asfaltan yokuş aşağı inmek krampım daha da arttırdı ve koşarken baya zorlandım. Ama durup esnetme yapmak istemedim. Patikanın girişine kadar tempomu biraz düşürüp koşmaya devam ettim. Patikaya girer girmez durup bir dakika esnetme yaptım ve kendimi daha iyi hissettim. İnce patikada tempomu sabitleyerek koşmaya devam ettim. Koşarken 100 mil ve 110 km koşanları selam verip geçtim. Son 9 km’ye girdiğimde taşa takılıp düştüm. Yere düştüğümde her iki bacağıma da kramp girdi. Bir dakika yerde kaldım. Bir dakika sonra doğrulup, zorla ayağa kalktım. İkinciyi yakalama ümidi ve dördüncüye yakalanmama çabasıyla kilometreler ilerlemeye devam etti. Son 1 kilometreye girdiğimde yanıma biri geldi. Tempomu artırmaya başladığımda “merak etme ben 42 km koşuyorum arkadaki yaklaşık 5 dakika geride” dedi. Beraber şehre girdik. Organizasyonda görevli olanlar bizi bitiş noktasına doğru yönlendirdi. Son metrelere girerken büyük bir kalabalık vardı. Çantamdaki bayrağımı çıkartıp bitiş noktasından alkışlar eşliğinde geçtim. Bitiş noktasında Koray beni bekliyordu. Koray’ı görünce mutlu oldum. Tanıdık birinin bitiş noktasında beklemesi güzel bir duygu. Birlikte fotoğraf çektikten sonra bir şey yemek için yemek çadırına gittim. Yarışı bitirmenin mutluluğu ile görevlilerle muhabbet edip bir şeyler yedim. Koray sağ olsun elinden geldiğince bitiş noktasında bana yardım etti. Neredeyse tüm enerjimi bitirmiş bir şekilde bitiş noktasından geçmiştim.
Bir yarış daha sonra ermişti. Yarışın büyük bir kısmından keyif aldım. İniş ve çıkışları çok olan teknik bir parkurdu. Parkurun yüzde doksan beşi patikaydı. Patika olan kısımların büyük bir bölümü ise ince patikaydı. Yani sadece bir kişinin koşabileceği kadar genişti. Yarış boyunca, yarışma harici birçok kişiyle karşılaştım. İnsanlar bisikletlerini alıp kendilerini doğaya bırakmıştı. Bizim koşmakta zorlandığımız ince patikalarda onlar bisiklete biniyordu. Parkurda bir çok tarihi köyden geçtik. Kontrol noktalarının biri hariç hepsi köylerdeydi. Geçtiğimiz köylerde tarihin izleri duruyordu. Ama yarışta olduğum için bu tarihin keyfini çıkartma şansım maalesef yoktu.  Yarışın eğim grafiğine baktığımızda çıkış noktası olan her yerde tarihi bir köy vardı. Tarihi köylerden indikten sonra tepede başka bir köy görünüyordu. Bir sonraki kontrol noktası tepedeki köy deyip kendimi motive etmeye çalıştım. Ben iki kere rotadan çıksam da parkurun işaretlemesi kusursuzdu. Her 10 veya 15 metrede işaret vardı. Dönüş noktaları özellikle belirtilmişti. Kontrol noktalarındaki masalardaki yiyecekler çok çeşitliydi hatta vejetaryan masası bile vardı. Masalardaki görevliler sıcakkanlı ve güler yüzlüydü. Ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştılar. Önümüzdeki yıllarda, yurtdışında yarış koşmayı düşünen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Organizasyon emeği geçen herkese teşekkür ederim. Suunto gözüyle yarış kaydım.



Bir macera daha sonra erdi. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…

10 yorum:

  1. Hocam müthişsin benim ilham kaynağım bakiye hocamdan sonra siz siniz arkanızdan alper aykut elena geliyor yazılarınızı okuyorum sanki ben kosuyor gibiyim gitmeden parkuru tanıyor gibiyim yani bugün işaretler olmasa yazınız ile bu parkuru koşa bilirim takip etmeye devam edicem.guzel rapor icin tesekkürler

    YanıtlaSil
  2. Hocam müthişsin benim ilham kaynağım bakiye hocamdan sonra siz siniz arkanızdan alper aykut elena geliyor yazılarınızı okuyorum sanki ben kosuyor gibiyim gitmeden parkuru tanıyor gibiyim yani bugün işaretler olmasa yazınız ile bu parkuru koşa bilirim takip etmeye devam edicem.guzel rapor icin tesekkürler

    YanıtlaSil
  3. Tebrikler Mahmut, çok güzel yarış çıkartmışsın :)

    YanıtlaSil