Hiç akıllarda olmayan bir yarışı anlık
bir karar ile koşmaya karar verdim. Herşey evde oturup çayımı yudumlayıp televizyon
seyrederken Orçun Ocakoğlu’nun “Yunanistan’da çok güzel bir dağ yarışı var. Gitmek istiyorum ama iki yıldır
kimseyi kandıramadım” sözüyle başladı. ‘Çok güzel bir dağ yarışı’ benim için anahtar kelimeydi. Hemen
bilgisayarı elime aldım ve yarışı incelemeye başladım. 5 dakika içinde “Tamam Orçun, biz bu yarışa gidiyoruz” dedim.
Yarışmanın web sitesini ve videolarını izleyerek bu yarışı koşmaya karar
verdim.
The North Face ana
sponsorluğunda yapılan Zagori Mountain Running (ZMR); ilk olarak 2011 yılında düzenlenmiş.
ZMR; 10 km, 21 km, 44 km ve 80 km olarak dört farklı kategoride icra edilen
bir yarış. Antrenman durumuma baktığımda benim için en ideal mesafenin 44 km olduğuna
karar verdim. Aslında 80 km yarışını koşmak istesem de; yeteri kadar antrenmanım
olmadığı için bu karara varmıştım. 80 km yarışı 5100 rakım kazanımlı bir
yarıştı ve bu kategoriyi koşmam benim için çok yıpratıcı olacaktı. Bundan dolayı 2600 rakım kazanımlı 44 km’lik
parkuru koşmaya karar verdim.
16 Nisan’da koştuğum 237km/6 günlük Maraton Des Sables sonrası antrenmanlarımı düzene soksam da; iş yoğunluğum devam ettiği için dinlenme düzenini bir türlü sağlayamadım. Bundan
dolayı üzerimde bir yorgunluk vardı. Yarış öncesi yaptığım ilk hata, Perşembe sabah yolculuk yaparız diye
bu günü boşa çıkartmak için Çarşamba günü nöbet tutmam oldu. İkinci hatam ise Cuma sabahı varmış olduğumuz
yarış bölgesinde
dinlenmek yerine yarış bölgesinde gereğinden fazla vakit geçirmem oldu. Böylelikle yarışa başlarken üzerimde
bir yorgunluk vardı.
Yarışa gitmeye karar verdikten
sonra Orçun ile ‘Nasıl gideriz’ hakkında konuşmaya başladık. En uygun
yolun araba ile gitmek olduğunu değerlendirdik. Ben, eşim Ayşegül ve Orçun; bizim arabamız ile
gitmeye karar verdik. Ben yoğun olduğum için konaklama işlemlerini Orçun halletti. Antrenmanda antrenörüm Mehmet Gündem’e “Abi biz Orçun’la Yunanistan’a yarış koşmaya
gideceğiz” dediğimde
Murat Şekeroğlu abi “Bende geliyorum, hatta
benim araba ile gideriz” dedi. Böylece ben, eşim, Orçun ve Murat abi; Murat abinin arabası ile gitmeye karar verdik.
Romanya’daki yarıştan dönen Dilek’i arayıp tebrik ettiğimde bana “Senin yarış planın yok
mu?” diye sordu. Ben de “22 Temmuz’da Yunanistan’da bir yarış var, onu koşacağım”
deyip yarış hakkında bilgi verdim. Bir hafta sonra Dilek beni geri aradı ve İsmail
ile beraber yarışa geleceklerini söyledi. Nasıl gideceklerini sorduğumda İstanbul’dan Selanik’e
otobüs ile gidip oradan araba kiralayıp yarış bölgesi olan Yanya’ya geçeceklerinden bahsetti. Böylece ZMR’de koşacak 5 Türk sporcu olduk. Ben, İsmail
ve Dilek 44 km, Murat abi 21 km, Orçun ise 10 km koşacaktık.
Yarışlardan biraz bahsedecek
olursam Tera 80 km yarışı 5100 rakım kazanımlı bir yarış. Yarışın büyük bir kısmı single track şeklinde. Yarış boyunca iki kere zirve yapıyorsunuz. Birinci
zirve 2320 metre, ikinci zirve ise 2050 metre irtifada. Cumartesi sabah saat
04:30’da başlayan yarışın diskalifiye zamanı 20 saat. Yarışı 229 kişi koştu. İkinci
yarış olan Maraton 44 km yarışı ise 2600 rakım kazanımlı bir yarış. Bu yarışta
tek zirve yapıyorsunuz (2050 metre). Yarış cumartesi sabah 06:00’da başlıyor ve
diskalifiye zamanı 10 saat. Yarışı 292 kişi koştu.
Yarı maraton ve 10 km yarışları Pazar
sabah koşuluyor. 21 km yarışında rakım kazanımı 1090 metre, 10 km yarışında rakım
kazanımı ise 320 metre. Her iki yarışta da diskalifiye zamanı yok. Yarı maratonda
koşan sayısı 518 iken 10 km yarışında 543 koştu. Böylelikle tüm yarışlarda koşan sayısı
1582 kişi.
Yarışa gitmek için Perşembe akşamı 21:00’da yola çıktık. 900 km uzaklıktaki
Yanya’ya varmamız yaklaşık 12 saat sürdü. Yanya’ya vardıktan sonra gölün kenarında bir kahve molası verdikten
ve ardından kalacağımız köye doğru yola çıktık. Ayşegül ve ben Lucas isimli Belçikalı birinin evinde konaklarken, Murat abi ve Orçun bir otelde konakladı. Yarışa
ilgi çok olduğu için dördümüze aynı yerde kalamadık. Dilek ve İsmail bizden tamamen
farklı bir köyde kaldı. Kaldığımız köyün start alanına uzaklığı 25 km civarındayken, İsmail’ler
ancak 40 km yakındaki bir köyden yer bulabildi.
Orçun ve Murat abiyi otele yerleştirdikten
sonra biz kendi kalacağımız eve gittik. Eşyaları koyduktan sonra yarış kitlerini
almak için 80 ve 44 km
yarışının başlangıç ve bitiş noktası olan Tsepelovo köyüne geçtik. Köye giderken Google map uygulamasının
tarifine uyup, ‘girilmez’ tabelasını dikkate almayıp arabayı Kapesovo köyünün sokaklarına soktuk. Yaklaşık
2 saatlik uğraş sonunda köyden çıkabildik. Yarış kitlerini sonra mı aksak diye kararsız
kalmışken, yarış kitlerini
almaya karar verdik. Yarış kitlerini aldıktan sonra teknik toplantı ve makarna
partisinin başlamasına yaklaşık 2 saat kalmıştı. Geri dönüp otele dinlensek mi köyde yemek yiyip vakit mi geçirsek arasında kararsız kaldıktan
sonra ad bu sefer köyde kalıp vakit geçirmeye karar verdik. Yemek yedikten sonra İsmail’lerin de köye geldiğini whatsapp sayesinde öğrendik. Onların
yolculuğu da uzun geçmiş, yaklaşık 16 saatte gelmişlerdi. Dilek “Çok yorgunuz teknik
toplantıya kalmayacağız. Önemli bir şey olursa sen bize anlatırsınız” dedi. Biz
ise teknik toplantıyı bekledik, ara ara “boş verelim teknik toplantıyı” desem de ‘bu kadar
bekledik biraz daha bekleyelim’ diye karar verdik. Sonunda beklediğimiz an
geldi. Teknik toplantı başladı. 80 km yarışını üç yıldır kazanan Dimitrios
Theodorakakos (dip not: bu yılda da yarışı kazandı) uzun uzun Yunanca 80 km
parkuru hakkında bilgi verdi. Yunanca bilgilendirmesi bittikten sonra kısa bir İngilizce
bilgilendirme de yaptı. Sonra uzun uzun 44 km’yi anlatmaya başladığında yanına
gidip işaretlemenin nasıl olduğunu sordum. “Hiç merak etme, işaretleme çok iyi” dedi. Nitekim söylediği gibi de çıktı; işaretleme mükemmeldi.
“Web sitesinde
yazandan farklı bir şey var mı?” diye sordum. “ Yok, her şey sitede yazdığı gibi” diye cevap verdi. İşaretlemenin bu
kadar iyi olduğu bilseydim bekler miydim o kadar süre. Bu konuşmadan sonra kaldığımız
köye doğru yol
aldık. Eve varır varmaz uyudum.
Saatler 04:00 gösterirken cep telefonumun alarmı
çaldı. Benimse hiç yataktan kalkasım yoktu. Zorla yataktan kalktık. Akşamdan
hazırlamış olduğum yarış malzemelerimi giydikten sonra mutfağa indim. Mutfağa indiğimde, evinde kaldığımız Lucas’ın da kalkmış,
çay ve kahve hazırlamış olduğunu gördüm. Bir şeyler atıştırıp bir bardak çay içtikten sonra Orçun’lar bizi almaya geldi. Yarışın başlayacağı Tsepelovo köyüne doğru hareket ettik. Bu sefer yolu
bildiğimiz için 20 dakikada köye ulaştık. Köye vardığımızda saat 5:15’i gösteriyordu.
Son hazırlıkları yaptıktan sonra başlangıç noktasındaki yerimi aldım. Hiç koşmak istemiyordum. Böyle bir duygu ile yarışa başladım.
Yarış planlandığı gibi saat 6:00’da başladı. Yarış başlamasıyla ön taraftaki yerimi aldım. Tsepelovo
sokaklarından geçtik. 500 metre köyde koştuktan sonra kendimiz Tsepelovo’yı
çeviren dağa doğru çıkarken bulduk. Öndeki üçlüyü kontrol ederek tepeyi tırmanmaya
başladım. İlk baştaki amacım, ön grubu kontrol etmekti. Tepenin sonuna doğru
kalflerimde yanma olunca yavaşlamaya karar verdim. Böylelikle bir anda geriye düştüm.
Yarış daha uzun olduğu için rahattım. Tepenin zirvesine çıktıktan sonra hızlandım.
Kontrol noktasına girerken bizimkiler de kontrol noktasına araba ile gelmişti. Orçun bana sekizinci olduğumu söyledi. Yarışın başında yanıma su
almadığımdan dolayı bu noktada durmak zorunda kaldım. Yarış boyunca yapmış olduğum
hatalardan biri de buydu. Ağırlık olmasın diye yanıma su almamıştım. İlk
kontrol noktasında su içer, ikinci kontrol noktasında su almak için dururum diye düşünmüştüm. Ama
tepeyi çıkarken nemden dolayı dudaklarım kurudu. Bundan dolayı da bu noktada su
almadan yoluma devam etmek istemedim. Su şişeme su koyduktan sonra yoluma devam
ettim.
19’uncu km’deki kontrol noktasına
kadar yarışta genel olarak inişli ve ufak tefek çıkışlar vardı. Ondan dolayı kontrol
noktasından çıktıktan sonra hızlandım. Amacım bir an önce önümdekileri yakalamaktı. Ama parkur hızlanmama bir türlü izin
vermedi. Single track olan yolda çok keskin dönüşler vardı. Bu da hızlanmamı engelledi. Yarışın 8’inci km’sinde
önümde koşanlardan
biri bileğini burktu. Durdum ve “İyi misin?” diye sordum. Cevap vermedi. Arkamdan gelenlerin hiçbiri durmadı. Tekrar “İyi misin?” diye sordum. Yine cevap
vermedi. Biraz bekledim. Arkamdan koşanlar hiç oralı olmayınca ben de koşmaya devam ettim. Parkur 19’uncu
km’ye kadar single trackler ve dere yataklarından oluşuyordu. Yokuş aşağı inerken
dönüşlerde iki
kere bileğimi burkacak gibi oldum. Bu, benim biraz tedirgin koşmama neden oldu
ve daha temkinli koşmaya karar verdim. Temkinli koşarken bir taraftan da vücudumda
bir yorgunluk vardı. Bir türlü istediğim tempoda koşamadım. Sanırsam o gün benim günüm değildi. 19’uncu
km ile tırmanışa geçtik. Tırmanışla beraber biraz olsun kendime geldim. Tepeyi çıkarken
3 kişi geçtim.
23’üncü km’deki kontrol noktası aynı zamanda beslenme
noktasıydı ve bu noktadan sonra sert bir çıkış
vardı. 7 km içerisinde 700 metrelik rakımdan 2000 metreye çıkacaktık.
Kontrol noktasında suyumu doldurduktan sonra kola içip bir parça kek yedim. Yanıma birkaç tane kayısı
alıp kontrol noktasından ayrıldım. Tepeyi tırmanmaya başladım. Tepeyi çıktıkça önümdekileri yakalamaya başladım. Kısa
bir süre sonra 80 km koşanlarla karşılaştım. Bizim çıktığımız Astraka Refuge’den
onlar iniyordu. 16’ıncı sırada çıkmış olduğum kontrol noktasından tepeyi çıktığımda 8’inci sıraya
kadar yükseldim. Tepeyi çıktıktan sonra tempomu biraz daha artırdım. Ama kısa
bir süre sonra parkur yine hızlanmamı engelledi. Uzun bir süre önümde kimseyi görmeyince sıralamadaki yerimi
korumak amacıyla kontrollü koşmaya başladım. Amacım sağlıklı bir şekilde en iyi
pozisyonda bitiş noktasından geçmekti. Parkur teknikleşince arkamdaki koşuculardan Christos
Natsis beni yakaladı. Aslında beni yakalayan Christos ile uzun bir süre beraber
koşmuştuk. Tam olarak beraber koştuk demek yanlış olur; o benim önümde koşarken ben hep onu takip
ettim.
Diğerlerinin temposu düşerken onun temposu bir türlü düşmedi. Zirvedeki
kontrol noktasına girmeden onu geçmiştim. Kontrol noktasından sonra tempomu artırdığımda
arkamdakilerden kurtulduğu düşünsem de
Christos’tan kurtulamamışım. 40’ıncı km’deki kontrol noktasına
beraber girdik. Kontrol noktasında karpuz yerken kontrol noktasındaki görevli “6.5 km’niz kaldı” deyince moralim
bozuldu. “4 km kalmadı mı?” diye sordum. “Hayır, 6.5 km’niz var. Bir sonraki kontrol noktası 4 km ileride“ diye cevap verdi. Ben kontrol
noktasındaki görevli ile konuşurken Christos noktadan çıktı. Bir kez daha onu
takip etmeye başladım. Bir sonraki kontrol noktası görevlinin dediği gibi 4 km sonra değil,
benim dediğim gibi 2 km sonra geldi. Son inişe Christos bende önce girdi. Tempomu artırıp onu
yakaladım. Onu yakaladıktan sonra bitiş noktasından beraber geçmeye karar verdik. İnişte bir an önce bitiş noktasından geçmek için tempomu artırdım. Kısa bir sonra
kendimi uçarak yerde buldum. Christos kalkmama yardım etti. “Neden hızlı koşuyorsun. Bitti zaten”
dedi. Ben de “Bir an önce bitiş noktasından geçelim” dedim. Sonrasında tempoyu azaltıp tepeden aşağı inip
başladığımız yere, Tsepelovo’ya döndük. Tsepelovo’da köyün içerisinde koşarken kafelerde oturan herkes bizi alkışladı herkesin
bir şekilde yarışa ilgisi vardı.
Bitiş çizgisini Christos ile el ele geçtik. Bitiş noktasında eşim, Orçun ve Murat abi beni bekliyordu.
Yarışın en zor anı herhalde bitiş noktasından sonra mikrofonun bana uzatıldığı andı.
Yarış hakkımdaki fikrim sorulduğumda cevabım kısa ve netti: “Zor ama yarışı düzenleyenlere
çok teşekkür ederim”. Kısa bir süre sonra
bu cevabı yeterli bulmadığı için elinde mikrofon olan kadın tekrar geldi. Bu sefer parkurun
teknik olduğundan inişlerin beni çıkıştan daha çok zorladığından bahsettim. Böylelikle bir macera daha sona ermiş
oldu.
Parkur hakkında konuşacak olursak.
Koşmuş olduğum en teknik parkurlardan biriydi. Yarışın nerdeyse 40 km’si single
tracklerden oluşuyordu. Bazı noktalarında koşarken yan tarafınız uçurumdu. Organizasyonda görevli herkes çok yardım severdi. Kontrol noktaları
gereğinden fazlaydı.
Beslenme noktası olan kontrol noktalarında yeteri kadar yiyecek ve içecek vardı. Bu yarışı bir daha koşar
mısın diye soracak olursanız; seneye 80 km parkurunu koşmayı düşünüyorum diye
cevap veririm. Kesinlikle koşulması gereken bir yarış olarak görüyorum. Ulaşım, sınırda beklemek
olmasa son derece rahat: kendi arabanıza atlayıp gelebilirsiniz. Konaklama çok ucuz; biz iki kişi iki gece 190
tl’ye kaldık. Orçunlar da iki kişi iki gece 140 euroya kaldı.
Malzeme desteği sağladığı için Underarmour Türkiye ekibine ve yarış kayıtlarını almamı sağlayan yarıştaki en büyük destekçim Suunto Ambit3'ü bana sağlayan Suunto Türkiye ekibine çok teşekkür ederim.
Yarı verileri Suunto Ambit3'de :)
Malzeme desteği sağladığı için Underarmour Türkiye ekibine ve yarış kayıtlarını almamı sağlayan yarıştaki en büyük destekçim Suunto Ambit3'ü bana sağlayan Suunto Türkiye ekibine çok teşekkür ederim.
Yarı verileri Suunto Ambit3'de :)
Yeni maceralar da buluşmak dileğiyle...
English version..
English version..
Running in the Depths of
the Mountains: Zagori Mountain Runnig (ZGR)
I decided to run a race without a mind at a moment's decision.
Everything started at home when I was sipping my tea and watching television
while Orçun Ocakoğlu said “There is a very nice mountain race in Greece,
I want to go but I have not convinced anyone for two years”. A very beautiful
mountain race was the key phrase
for me. I got the computer
right away and started to examine the race. Within 5 minutes, I said,
"Okay, we are going to this race.” I decided to run this race by watching
the videos of the races and by going through the race’s website.
Zagori Mountain Running (ZMR), held in Northface's main
sponsorship, was first organized in 2011. ZMR is a race that is carried out in
four different categories as 10 km, 21 km, 44 km and 80 km. When I thought
about my training situation, I decided that the ideal distance for me was 44
km. Actually, I wanted to run 80km race, but I decided not to because I did not
have enough training. 80 km race had 5100 meters of ascent. Running this race
would be very painful for me. So I decided to run a 44km course with an ascent
of 2,600 meters.
Although my trainings after the Marathon des Sables had been put into
order; I had not been able to provide any sort of rest since my work intensity
continued. That's why I was tired. The first mistake before the race was to
keep a watch on Wednesday to make Thursday's trip so we could travel Thursday
morning. The second mistake was to spend time in the race area instead of
resting where we arrived on Friday morning. So when I started the race, there
was fatigue.
After we decided to go to the race, we started talking about how
to go. We thought that the best way to go was to go by car. I, my wife Ayşegül
and Orçun decided to go with my car. I was busy, so Orçun took care of
the accommodation. At one of my training sessions, when I told my trainer
Mehmet Gündem that I and Orçun was going to a race i Greece, Murat said “I’m
coming too. In fact, we can all go by my car.” So we (me, my wife, Orçun and
Murat) decided to go with his car. When I called and congratulated Dilek who
was coming back from a race in Romania, she asked me whether I had a plan for a
race or not. And i told her that there was going to be a race in Greece on 22nd
of July and i was going to run that race, and also i gave her some information
about the race. a week later, Dilek called me and said “We are coming to the
race with İsmail.” When i asked her how they were planning to go, she said they
were going to take the bus to Tselonika from İstanbul, and from there on; they
were going to rent a car to the race site in Yanya. With this couple, we became
5 Turkish runners to run in the race. I, İsmail and Dilek was going to run
44km, Murat was going to run 21 km and finally Orçun was going to run 10km.
Let’s talk about the race categories a little. Tera 80km is a race
with 5500m elevation gain. Most of the race is run on a single track and you
reach the summit twice in the race. First summit is 2320 meters high, and the
second is 2050metres. Cut off time for the race is 20 hours and the race starts
at 04.30 AM on saturday morning. 229 runners participated in the race. the
second race is Maraton 44km and ascent is 2600 meters. there is only one summit
in the race (2050 metres). the race started at 06.00 AM on saturday morning and
had a cut off time of 10 hours. 292 runners participated in the race.
Half
marathon and 10km races are run on Sunday morning. there is an ascent of
1090metres in the 21km race, in 10 km race the elevation gain is 320 meters.
there aren’t any disqualification
time for these two races. The number of participants was 518 for 21km and 543
for the 10km race. totally, there were 1582 runners were in the ZGR races.
We
started our journey at 21.00 on Thursday evening. It took nearly 12 hours for
us to get to Yanya which was 900 km away. when we arrived at Yanya, we had a
coffee stop by the lake before we went to the village that we were going to
stay. Ayşegül and i was going to
stay at Lucas’ (of Belgium) house and Orçun and Murat stayed at a hotel. We
couldn’t stay together because there was a great interest in the race. Dilek
and Ismail stayed at a completely different village. Our village was about 25
km from the start area, while Dilek and Ismail was staying at a village 40km
away from the start.
After we
settled Orçun and Murat at their
hotel, we went to our house. on the way, we decided to ignore the signs on the
road and stick to the GoogleMaps application, and because of this it took 2
hours just to exit the village Kapesovo. we decided to get the race kits. After
we got them, we finally decided to stay at the race site because there was only
2 hours left for the technical meeting and the pasta party. after we ate
something, we learned that İsmail and Dilek had arrived to the village via
WhatsApp. It took 16 hours for them to get to the village. Dilek said “We are
too tired, we are not attending the technical meeting. You can tell us if
anything important happens.” Then the time for the technical meeting came. Dimitrios
Theodorakakos, who had won the race for the last 3 years (by the way he also
won this year, too), gave detailed information about the 80km course. Then he
started to give information about the 44km race. At that moment, i went up to
him and asked about the markings on the course. He told me not to worry.
Eventually he was right; the markings were perfect. I asked “Is there anything
different than it isi on the web site?” and he said “no.” Wouldn’t had waited
that long for the meeting if i had known that the markings were that good.
After our little talk, we left for our village where we stayed. When we got
home, i immediately went to sleep.
My alarm
went off at 04.00 AM, but i was not in a good situation to get up. It was very
hard for me to get up, but i did anyway. I had prepared my equipment before i
went to sleep. After i put on my race kit, i went downstairs to the kitchen.
When i went downstairs, i saw that our host Lucas was also up and had prepared
tea&coffee for us. After we had breakfast, Orçun&murat came to get us. We get to the start area in just
20 minutes, because we had learned the way the hard way. It was 05.15 when we
were ready at the start area. After the last preparations we took our positions
at the start line. I didn’t want to run even a step. That was how i was feeling
when the race started. 0The race started at 06.00 AM as it was planned. I got
to the front package with the start. We passed the Tsepelovo streets and after
500metres, we started climbing the mountain next to Tsepelovo. I started
climbing and checking the first trio in the race. My initial intention was to
control the leading group, i decided to slow down when my calves started to
burn near the end of the climb for the hill. And i started to fall behind. I
was comfortable, because the race was long. I speeded up when i reached summit
of the hill. My friends were at the checkpoint where they had come with their
car. Orrin told me that i was eighth at that moment. I had to stop at the
checkpoint because i hadn’t taken any with me at the start for not to carry any
extra weight. That was one of my mistakes in the race. I had planned only to
drink water at the first CP and to take some water with me at the second CP.
But even my lips were dried out when i was climbing the hill. Because of this,
i didn’t want to go on without taking any water. I filled my bottle and went
on.
Until the
CP at the 19th km; the course was rolling between small ascents&descents.
That’s why i speeded up after i left the CP
before. My intention was to catch the runners ahead. But the course didn’t let
me. There were sharp turns in the single track parts and they prevented me to
speed up. At the 8th km, one of the runners in front of me twisted his ankle. I
stopped and asked him whether he is ok. He didn’t answer me and none of the
runners coming behind topped. I asked again if he was ok, but he didn’t answer
me again. I waited a little, but again none of the runners didn’t seem interested,so
i moved on. The course included single tracks until the 19th km. I was very
near to twist my ankle on the downhills, this made me uneasy and i decided to
run cautiously. I also was tired, so i couldn’t at the pace i wanted. I think
that wasn’t my day. We started climbing when we got to the 19th km. I came to
myself a little at this point and passed 3 runners on the climb. The CP at the
23rd km was also a feeding point and after this CP, there was a steep climb. We
were going to clim 2000 meters altitude from 700 meters in just 7 kilometers.
After i filled my bottle, i drank some coke and ate a little piece of cake at
the CP. I took a few apricots with me and left the CP. I started climbing, and
as i went on i started passing runners. After a little while, i saw some 80km
runners. They were coming down the Astraka Refuge which we were climbing.
I was at 16th place at the CP, but now i was up to 8th place.
After i had climbed the hill, i speeded up a little more. But soon, the course
slowed down me again. Since i didn’t see anyone in front of me, i decided to
run at a controlled pace in order to save my place. My aims to reach the finish
line in a healthy situation. After the course got even more technical, Christos Natsis caught me. In fact we had run together for along time in the
race, or more precisely i had followed him. He never let his pace down when
everyone did. I passed him before the CP at the summit. I had upped my pace
after the summit and i thought that i got rid off the runners behind me; but i
wasn’t able to drop Christos off. We came to the CP at the 40th km together,
When we were eating water mellon at the CP, the official at the CP told us that
we had 6,5 kms to go. I asked “Isn’t it 4 km?” and he said “No, you have 6,5
kms to go.” When i was talking to the official, Christos left the CP. Again
started following him. The next CP was 2 kms later as i had said to the
official, not the otherwise. Christos started the last descent in front of me.
I speeded up and caught him. After that, we decided to pass the finish line
together. I wanted the race to be over quickly, so upped my pace and fell down.
Christos helped me to get up and said “Why are you running so fast, it’s nearly
over.” Then we reached Tsepelovo, where the race started. While we were running
in the streets, people at the cafes applauded us. We passed the finish line
with Christos. My wife, Orçun and Murat was waiting for me at the finish line.
The most difficult moment in the race was the moment the microphone was pointed
at me. When i was asked what i was thinking about the race, my answer was short
and clear: “It was very difficult, but thank you the organizations for the
race.” Since she didn’t find the answer satisfactory enough, she came to me
again. this time i said that since the course was very technical, the descents
was harder than the ascents for me. And with this, another adventure came to an
end.
Speaking
of the course, may well say that it was one of the most technical courses i
have seen. Nearly 40 kms of the race was on single track. At some points, your
one side was high cliffs. All the staff at the organization were very helpful.
There were more than necessary Cps. The feeding points had enough food and
drinks. If you ask me whether i would run this race again, my answer would be
that i am planning to run the 80 km course next year. I see this race as a
must-run race. Other than waiting at the customs, the trip to the race area by
car is very easy. The accommodation is very cheap; we stayed at the house 2
nights for 190 tl, and Orçun&Murat stayed at
the hotel for 2 nights at 140 euros.
Thanks for Underarmour Turkey and Suunto Turkey for suppling equipment for the race..
For race track click Suunto Ambit 3 :)