Kalahari

Kalahari
Kalahari Augrabies Extreme Maraton-2014

20 Aralık 2018 Perşembe

İDA HALF ULTRA: YOKUŞLU, DERE GEÇİŞLİ, TEKNİK VE KOŞMAYA DEĞECEK KADAR GÜZEL


İda Ultra Maratonu’nu, Bodrum’da Unlimited Academy olarak düzenlediğimiz Bodrun Ultra Maratonundan sonra olduğu için tercih ettim. 2016 yılındaİda Ultra’nın 35 km’lik Run Zeus parkurunu koşmuştum. Bu yıl 63 km’lik İda Half Ultra’yı tercih ettim.  
Cuma iş çıkışında Orçun Ocakoğlu ile yola çıktık. Arabayla gidecektik. Ulubey’deki Hanifi Ustanın yerindeki yemek molasından sonra akşam 10 gibi Edremit’teydik. Kayıt alanının kapanmasına kısa bir süre kalmıştı. Kitimi aldım ve kalacağımız otele gittik. Yarış sabah 7’de başlayacağı için, yarış malzemelerimi ve bitişte verilecek olan çantamı hazırlayıp uyudum.  
YARIŞ ÖNCESİ ŞANS YÜZÜME GÜLDÜ 
Sabah 5.30’da kalktım. Saat 6’da start bölgesine transfer başlayacağı için spor salonunda olmam gerekiyordu. Güne şanslı başladım. Önce yarış fotoğraflarını çekecek Goshots ekibine, ardından kahvaltı salonundaki yemek hazırlıklarına denk geldim.  
Otelde kahvaltı 7’de başlayacağı için kahvaltı yapamadan koşmaya başlayacaktım. Gece otele geç ulaştığımızdan kahvaltılık malzeme de alamamıştım. Kahvaltı salonunda biraz ekmek birkaç dilim peynir biraz incir yedim. Ardından Goshots ekibi beni transfer otobüslerinin olduğu spor salonunun önüne bıraktı. Saat 6’da transfer otobüsleriyle yarışın başlayacağı Yeşilyurt köyüne doğru yola çıktık.  
SOĞUK HAVADA NE GİYMELİYİM? 
Yarışın başladığı saatlerde hava biraz soğuktu. Bu yüzden kıyafet tercihinde biraz kararsız kaldım. Koşmaya başlayınca ısınırım düşüncesiyle şort ve ince uzun kollu tişört ile koşmaya karar verdim.  
Kararsız kaldığım diğer husus ayakkabı seçimiydi. Ultra maratonlarda genelde trail ayakkabı yerine normal koşu ayakkabı tercih eden biriyim. Yalnızca yağışın çok olduğu zamanlarda, parkur kaygan ise trail ayakkabı ile koşmayı tercih ediyorum. Bu konudaki en büyük yardımı parkurun işaretlemesini yapan Ali Mert’ten aldım. “Bu hafta çok yağmur yağdıtrail ayakkabı ile koş, daha rahat edersin” dedi. Bu öneri üzerine Underarmour’ın Horizon RTT modelini tercih ettim. Bu ayakkabıyı daha önce Bodrun parkur işaretlemesinde denemiştim, memnun kalmıştım.  
Ayakkabı genel olarak çok iyi performans gösterdi. Ayakkabı ıslakken kayalık yer geçişlerinde kayacağını düşünüyordum ama öyle olmadı. İki ya da üç kez dere geçişi yaptık. İçine aldığı suyu kısa sürede tahliye etmesini de beklemiyordum. Bana göre tek dezavantajı biraz ağır olmasıydı. 

Saatler 07:00’yi gösterirken Ida ultra (103 km) ve Ida Half Ultra (63 km) koşacaklar birlikte start aldık. Aynı zamanda Run Zeus (35 km) ve Kutup Ayısı Köy Koşusu (15 km) yarışları da vardı. Onların startı saat 10’daydı.  
Yarışın başlamasıyla beraber ön taraftaki yerimi aldım. Yarış 2 km çıkışla başladı. Çıkışın sonuna doğru Soner Büyükatalay beni yakaladı ve birlikte koşmaya başladık. Soner geçen yılki İda Ultra’da üçüncü olmuştu. Bunun yanı sıra çok iyi bir tırmanışçıydı. Çıkıştan sonra 11’inci km’ye kadar 9 km’lik bir iniş vardı. İnişin sonlarına doğru Cengiz Akyüz bizi yakalayıp geçti. Cengiz abi ile gitmektense Soner ile kalmaya karar verdimÇünkü yarıştaki amacım kontrolü şekilde koşmaktı. Çok fazla iniş-çıkış olduğundan inişlerde çok hızlı koşmama, çıkışlarda ise mümkün olduğkadar koşma stratejim vardı. Aynı zamanda 2016’da koşmuş olduğum Run Zeus yarışında, yarışın bu bölgesinde işaretleri kaçırmıştım. İşaretleri kaçırmamak için kontrollü gidecektim.  

İlk kontrol noktasına doğru Cengiz abiyi önümde görünce onu yakalamak için biraz hızlandım. 15inci km’deki Adatepe kontrol noktasına önlü arkalı girdik. Cengiz abi kontrol noktasında durunca onu geçtimHava soğuktu, bu yüzden fazla su tüketmemiştim, kontrol noktasında durma ihtiyacı hissetmedim.  
Adatepe’de bulunan kontrol noktasına girerken sağ taraftan köye inip sol taraftan köyden çıkıyorsunuz. Köyden çıkınca benim gibi kontrol noktasında durmayan Soner’i bekledim. Tekrar Soner ile koşmaya başladık. Mümkün olduğu kadar Soner’le gitmeye karar verdim. Tek hedefim yarışı kazanmaktı, bu yüzden Soner’le gitmek daha mantıklıydı.  
İniş çıkışların çok olmasından dolayı hızlı gidip, tükenmek de istemedim. Soner’le koşarken muhabbet ettiğimizden km’ler de hızlı geçiyordu. Aynı zamanda işaretleri birlikte daha ile takip etme şansımız vardı.  
Adatepe kontrol noktasından sonra yaklaşık 5 km’lik bir iniş vardı. Bu inişten sonra 24 km’ye kadar ufak tefek iniş çıkışlar bulunuyordu. Bu iniş çıkışlardan sonra bizi dik bir çıkış bekliyordu. Çıkışın ortasına doğru 29’uncu km’de Doyran Kontrol noktası yer alıyordu. Bu noktada Atıl bizi bekliyordu. Kontrol noktasında bir şeyler yiyip suyumuzu doldurduktan sonra çıktık.  
Doyran kontrol noktasından sonra yaklaşık 5 km’lik bir çıkış daha vardı. Koş yürü şeklinde bu tepeyi de çıktık. Bu çıkıştan sonra 41.6’ncı km’deki Altınoluk kontrol noktasına kadar iniş vardı. Bu inişi çok hızlı bir şekilde indik. Bir ara Soner ile aramız açılsa da inişten sonra yavaşlayıp gelmesini bekledim. Altınoluk kontrol noktasında bir şeyler yiyip ayrıldık. Doyran’da suyumu doldurduğum için bu noktada su takviyesi yapmadım.  
Yarışın bu kısmına kadar psikolojik bir sıkıntı yaşamadım. 2016’da koştum Run Zeus ile aynı parkurdu. Bundan dolayı nerede çıkış nerede iniş var çok iyi biliyordum. Yarış öncesi ve yarış içerisinde nerelerde hızlanmam nerelerde yavaşlamam konusunda iyi bir strateji izledim. Yarışın bundan sonraki kısmı benim için soru işaretiydi. Bundan dolayı daha kontrollü hareket etmem gerekiyordu. Bir işareti kaçırmam geri dönüşü olmayan bir hataya dönüşebilirdi. İşaretler kadar saatimdeki rotayı da dikkatle takip etmem gerekiyordu.  
Altınonuk kontrol noktasından sonra ikinci uzun çıkış vardı. 42’nci km’den 47’nci km’ye kadar 10 rakımdan 410 rakıma çıkacaktık. Bu da yaklaşık yüzde 8’lik bir eğim yapıyordu. Bu çıkışın başında yolda bulduğum bir dal parçasını baton olarak kullandım. Çıkışın sonlarına doğru Soner biraz geri de kaldı. Soner’i bekleyip “Ne yapalım?” diye sordum. “Sen istersen devam et, ben biraz yavaşlayacağım” dedi. Ona, “50.km’deki Dedepınar kontrol noktasına beraber gidelim, ben sonra ayrılırım” dedim.  
Yarış öncesi yarışın eğim profiline fazla çalışma şansım olmamıştı. Bundan dolayı göğüs numarasındaki parkur profilini takip ettim. Göğüs numarasındaki parkur profilinde 46. km’den sonra iniş sonrasında kontrol noktasına doğru çıkış görünüyordu. 47. km’den sonra Dedepınarı kontrol noktasına kadar iniş vardı. Bundan dolayı kontrol noktasına biraz tereddütlü girdim. Kontrol noktasında Ender abi vardı, sağ olsun bizimle yakından ilgilendi. Kontrol noktasında bir şeyler yiyip suyumu doldurduktan sonra oradan ve Soner’den ayrıldım.  
Göğüs numarasındaki yarış profiline göre 60’ıncı km’ye kadar ufak tefek çıkışlar olsa da parkur genelde inişten oluşuyordu. Bundan dolayı kontrol noktasından ayrılırken bu etabı hızlı geçerim diye fazla su almadım. Kontrol noktasından sonra ilk sürprizle karşılaştım, inecek yerde çıkıyordum.  Bu çıkış, kontrol noktasına giderken ki çıkıştır deyip fazla üzerinde durmadım. Ama yaklaşık 2 km’lik bir çıkıştı. Bu çıkıştan sonra artık 8 km iniş var diye sevindim. 3 km’lik biraz teknik bir inişten sonra 60’ıncı km’ye kadar sürekli iniş çıkışların olduğu bir parkurda devam ettim. Suyu fazla almadığım için yolda suyum bitti. Dere yataklarından geçerken ve köydeki çeşmeden su içtim. 
60’ıncı km’ye gelince 103 koşanlarla parkurlarımız ayrıldı. Burada işaretler biraz sıkıntılıydı. Bunun sebebi de buranın köy içerisinde olmasıydı. Siz ne kadar işaret koyarsanız köydeki çocuklar (ya da büyükler) inatla bu işaretleri söküyor. Siz işaretleri koymaktan, onlar sökmekten bıkmıyor.  
Bu bölümü saatimdeki parkur izini takip ederek geçtim. Sonra yarış boyunca tek küfür ettiğim tepeyi çıkmaya başladım. Yarış profilinde 700/800 metre görünen çıkış yaklaşık 2 km sürdü ve bitmek bilmedi. Bu çıkıştan sonra 400 metrelik bir inişle Çamlıbel’deki bitiş noktasından geçtim. Bir yarış daha böylece sona ermiş oldu. Bitiş noktasındaki Çamlıbel köyü çok güzeldi. Köyde biraz vakit geçirdikten sonra Orçun gelip beni aldı ve arabayla kalmış olduğumuz otele gittik. 
Yarışı kontrollü koştuğum için genel olarak çok zorlanmadım. Bazı hızlı indiğim dik inişler sonrası ufak defek kramplar girse de sonra tempoyu düşürerek bu krampların kısa sürmesini sağladım. Çıkışların tamamına yakınında (son çıkış hariç) kendimi psikolojik olarak hazırladığımdan çıkışları düşündüğümden iyi yaptım. 
Yarışta başta gönüllüler olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız, siz olmasaydınız bu güzellikleri görme fırsatını nasıl yakalayacaktık? 
Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…