Kalahari

Kalahari
Kalahari Augrabies Extreme Maraton-2014

9 Eylül 2025 Salı

Runfire Salt Lake 80K - Sürprizle Başlayan, Zaferle Biten Yolculuk

    Uzun bir aradan sonra yeniden bir yarış raporuyla karşınızdayım. Bu kez heyecanımın adı: Runfire Salt Lake 80K.

    Bu yılki en büyük hedefim, 365 gün boyunca her gün en az 10 kilometre koşmak. 31 Aralık 2024’te başladığım bu yolculukta bir gün bile aksatmadan devam ediyorum. Bu istikrar, beni birçok planlı yarışın dışında beklenmedik sürprizlerin içine de çekiyor. Bunlardan biri de Tuz Gölü 80K oldu.

    Aslında bu yıl Tuz Gölü’nde 100 mil koşmayı planlıyordum, ancak son dakikada değişen planlar nedeniyle son bir ayda bu hedefimden vazgeçmiştim. Ağrı Dağı zirve yolculuğunun ardından İstanbul’a dönmüş, yarış haftasında da İstanbul’da kalmıştım. Üstelik pazar günü İzmir’e dönmem gerektiği için destek için bile Tuz Gölü’ne gidemeyeceğimi düşünüyordum.

    Derken işler değişti. Çarşamba akşamı Cengiz Akyüz ile yaptığımız telefon konuşmasında, onun Perşembe akşamı Tuz Gölü’ne gideceğini öğrendim. Yarıştan hemen sonra İstanbul'a döneceğini öğrendim. Böylece Cumartesi akşamı tekrar İstanbul'da olacaktım. Cengiz’in yorulmaması için şoförlük yaparak, aynı zamanda sporcularıma sürpriz destek olmak amacıyla Tuz Gölü’ne gitmeye karar verdim. Planımız Perşembe akşamı yola çıkmaktı, ancak değişiklik yapıp Cuma sabahı erkenden yola çıktık ve arabayı genelde ben kullandım. Öğleden sonra saat 3 civarında Eskil’de, Tuz Gölü’ndeydik.

Sürpriz Kayıt: 80K!

    365 günlük koşu hedefim nedeniyle yanımda koşu malzemelerim vardı. “15K mı koşsam, 20K mı?” diye düşünürken, Yasin, Cengiz, Davut ve Çiğdem’in desteğiyle kendimi bir anda 80K’ya kayıt olmuş buldum.

    Kayıttan sonra 100 mil koşanları uğurladık. Ardından Emre Singer ve Serkan Yıldız ile 10K koştuk, böylece parkurun zeminine dair fikir sahibi oldum. 15 km Day/Night yarışını izledikten sonra, 100 mil koşanlar ilk turlarını (40 km) tamamlamaya başladı. Onları kontrol noktasında destekleyip ikinci turlarına uğurladıktan sonra arabada biraz uyudum. Sabah kalktığımda küçük bir peynirli sandviç ve çay içtim. Bu sırada, Cengiz Akyüz ve Buğrahan’ın gece yarısı yarışı bıraktıklarını öğrendim. Kısa bir yarış değerlendirmesi yaptıktan sonra start çizgisindeki yerimi aldım.


Saat 7’de, 40K koşanlarla birlikte yarışa başladık. Yarışın başında Selahattin ile beraberdik; ilk 10K’yı
birlikte koştuk. Sonra tempomu artırdım. 15’inci kilometrede, önümde 80K koşan var mı diye Evren’i aradım. Bir koşucunun 10K’yı 46 dakikada geçtiğini söyledi. Ben ise ilk 10 kilometreyi 53 dakikada tamamlamıştım. İlk 20 kilometreyi startta yanıma aldığım yarım litrelik suyla koştum. 20. kilometrede suluğumu boşaltıp suyumu tazeledim. Bu sırada, kontrol noktasındaki görevlilere önümde 80K koşucusu olup olmadığını sordum; üçüncü sırada olduğumu söylediler. Bunun üzerine tempomu biraz daha artırdım ve 40K koşan birkaç sporcuyu geçmeye başladım. Yaklaşık 4-5 kişiyi geride bıraktıktan sonra, 28. kilometrede ikinci sıradaki 80K koşucusunu da geçtim. Böylece yarışta ikinci sıraya yükselmiş oldum.

30’uncu kilometredeki kontrol noktasına ulaştığımda suyumu yeniden doldurup bir avuç Haribo aldım ve hiç oyalanmadan ayrıldım. Çıkarken birinciyle aramdaki farkı sordum; yaklaşık 15 dakika olduğunu söylediler. Tempomu koruyarak 40’ıncı kilometredeki kontrol noktasına doğru ilerledim. Amacım, ilk turda liderle aramdaki farkın fazla açılmasını engellemekti. Kontrol noktasına yaklaştıkça birinciyi görmeyi bekledim, ama o henüz ortalarda yoktu. Bu da beni biraz daha umutlandırdı. Kontrol noktasına vardığımda, birinci sporcu hâlâ oradaydı ve tam çıkmak üzereydi. Beni görünce hızla ayrıldı. Ben de hızlıca suyumu doldurup vakit kaybetmeden kontrol noktasından çıktım. Artık aramızdaki fark neredeyse yok gibiydi—1 dakikadan azdı. 43’üncü kilometrede onu yakaladım, yaklaşık 1 kilometre beraber koştuk, sonra ben öne geçtim.

İkinci Tur: Sıcak ve Sessizlik

47'inci kilometreye kadar sorunsuz koştum. Ancak 47. kilometrede suyum tamamen bitti, 48. kilometrede kulaklarım çınlamaya başladı—bu enerjimin azaldığının net bir işaretiydi. 50. kilometredeki kontrol noktasına ulaştığımda artık bir şeyler yemem gerektiğini fark ettim. Tatlı bisküvi, çay ve soda tükettim. Ayrıca çantamdaki yedek suluğu da çıkardım. Böylece yarışın kalan kısmında her 10 kilometreyi 1 litre suyla koşmaya karar verdim.

50’inci kilometre kontrol noktasından 100 mil koşan Erdi ile birlikte ayrıldık. Önümüzde yine 100 mil koşan bir sporcu vardı. Erdi’ye, benimle gelirse onu yakalayabileceğimizi söyledim. Yaklaşık 3 kilometre sonra o sporcuyu yakalayıp geçtik. Toplam 6 kilometre boyunca Erdi ile birlikte koştuk, ancak temposu düştü ve ben yeniden yalnız kaldım. Kulak çınlamam tekrar başlayınca tempomu biraz düşürdüm. Artık önümde yakalayabileceğim kimse kalmamıştı. Yürümediğim sürece arkadakilerin beni yakalayamayacağını düşünüyordum. Bu düşüncelerle 60’ıncı kilometredeki kontrol noktasına ulaştım. Tuzlu patates, iki bardak çay, iki soda ve bir şişe soğuk su içtikten sonra yeniden yola koyuldum.

Yarışın ikinci 40 kilometresi, ilk 40 kilometreden tamamen farklıydı. Güneş iyice etkisini göstermiş, ilk turda esen serinletici rüzgâr ise artık yoktu. Bu zorlu koşullarda tek hedefim vardı: bir sonraki kontrol noktasına kadar yürümemek, sadece koşmak. Böylece kontrol noktasında yemek için ekstra zaman kazanacaktım.

İki kontrol noktası arasında yer alan dönüş noktalarında bileklik toplamamız gerekiyordu. Her aldığım bileklik, hem fiziksel hem de zihinsel olarak bitişe bir adım daha yaklaşmamı sağlıyordu.

70’inci kilometredeki kontrol noktasına ulaştığımda yine tuzlu patates, çay, soda ve soğuk su ile kendimi toparlamaya çalıştım. Bir yandan bir şeyler yiyip içerken, diğer yandan kendi kendime şu soruyu soruyordum:

“Benim bu yarışta ne işim var?”

Kontrol noktasından çıktıktan sonra önümde yalnızca son 10 kilometre kalmıştı. Yaklaşık 3 kilometre sonra Evren aradı ve ikinciyle aramda 14 dakikalık fark olduğunu söyledi. Bu bilgiyle tempomu koruyarak devam ettim. Artık bitiş noktası görünmeye başlamış, uzaktan sesler de geliyordu.

Sesleri duydukça enerjim arttı ve yarışı birinci olarak tamamladım.

Teşekkürler

Aylar sonra ilk kez katıldığım bu yarışa ne mental olarak ne de fiziksel olarak hazırlanmıştım. Planlarımda yoktu, sadece destek için gelmiştim. Ancak bazen böyle anlar, bize neden koştuğumuzu ve sınırlarımızın aslında nerede olmadığını hatırlatır.

Koşarken çok zorlandım, ama bitiş çizgisini geçtiğim an, her şeye fazlasıyla değdi.

Parkura gelecek olursak, bu yılki parkur önceki yıllara göre çok daha koşulabilirdi. Zeminin büyük bölümü sertti ve sadece küçük bir kısmı hariç, sulu ya da batak bir alan yoktu.

Organizasyonda emeği geçen başta Uzunetap ve Set Adventure ekiplerine, ayrıca bu yarışı koşmama vesile olan Cengiz Akyüz’e ve yarış boyunca konumum hakkında beni bilgilendiren Evren’e teşekkür ederim.

Sıradaki macera nerede olacak, şimdilik bilinmez... Ama bir sonraki yarışta görüşmek üzere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder